[gameinfo title=”Oyun Künyesi” game_name=” Valiant Hearts: The Great War” developers=”Ubisoft Montpellier” publishers=”Ubisoft” platforms=”PC, PS3, PS4, Xbox One, 360″ genres=”Bulmaca, Aksiyon” release_date=”25 Haziran 2014″]
Cesur Yürekler… Binlerce can ve artlarında bin bir hikaye. 1. Dünya Savaşı’na farklı bir gözden bakan Valiant Hearts: The Great War 25 Haziran 2014’te tüm platformlarda çıkışını yaptı. Ubisoft Montpellier tarafından yapımcılığı üstlenilen bu muhteşem yapım macera/bulmaca türünün başarılı örneklerinden biri olmaya aday.
I.Dünya Savaşı’nda yer alan mütevazi hayatlardan birkaçının nasıl kesiştiğini ve o insanların neler yaşadığını bizlere aktaran Valiant Hearts, bunu yüreğinizin derinliklerine dokunarak yapıyor. Vurdulu kırdılı sahnelerden uzak, naif bir anlatımı kendine üslup edinen yapım, bir oyundan ziyade tarih dersi vermeyi kendine görev ediniyor yer yer de. Oyundaki sahneleri ekranda beliren “Gerçekler” butonuyla desteklerken, çok zor olmayan ancak yapması da keyifli bulmaca öğeleriyle destekleyerek adeta bir kitabın sayfalarında sizleri yolculuğa çıkarıyor.
Hikaye 5 ana karakter üzerinden anlatılıyor Valiants Hearts’da. Benim en sevdiğim ve bağ kurduğum karakter ise Emile. 1872 doğumlu Emile, damadı Karl’ın Alman ordusunda savaşa alınmasının hemen ardından ilerleyen yaşına rağmen 1914 yılında kendisi de savaşa katılıyor. Geride kızı ve küçük torununu bırakırken, yeni dostluklara ve acılara da bu savaş vesilesiyle yelken açıyor. Daha önce karısının ölümüne tanıklık eden Emile, çok daha büyük acılara savaşta şahit olmak zorunda kalacaktır. Bir diğer ana karakterimiz Freddie ise Fransız ordusuna bir Amerikalı olarak yazılarak Alman ordusundan intikam almaya çalışmaktadır. Cesareti ve kuvvetiyle savaşta bir çok başarıya imza atacaktır. Bir diğer karakterimiz Anna ise babasının mühendislik alanındaki buluşlarının Alman ordusu tarafından kullanılmak istenmesi amacıyla kaçırılmasının ardından hem onu kurtarmak hem de savaştaki insanlara yardım etmek amacıyla kendini düşünmeden canı pahasına insanları kurtarmaya çalışan melek yüzlü sağlıkçımızdır. Ve son olarak ise Walt. Walt, Doberman cinsi bir köpektir. Alman ordusunda o dönemde hizmet veren 30.000 köpeğin yanında sağlıkçı köpek olarak yetiştirilmiştir. Savaşın başında sahibinde kopsa da başka hayatları bir araya getireceğinden sadık dostumuzun haberi dahi yoktur.
Hikaye bu kadar başarılı aktarılırken oynanış dinamikleri de hikaye anlatımını ön plana çıkarır şekilde sade bir şekilde hazırlanmış. Bir savaş oyunu olmasına rağmen bir tüfeğin arkasına geçmeden bitirebildiğimiz yapımda; genellikle bulmaca öğelerine ağırlık verilmiş. Worms tarzı el bombalarını veya çeşitli nesneleri fırlatarak çevreyle etkileşim haline girerek oyunda ilerliyoruz. Köpeğimiz Walt’un bulmacalarda büyük katkısı var. Sözümüzü her sadık ve eğitimli köpeğin yaptığı gibi dinleyerek bizi birçok engelden kurtaran Walt, sevimliliği ile de oyuncuları kendilerine bağlamakta.
Oyunun müzikleri ise piyano ağırlıklı ve hikayeyi çok iyi bir şekilde destekliyor. Kulağınıza gelen hoş tınılar sizi yer yer duygulandırırken, yer yer aksiyonun içine sokuyor. Müzikleri Star Wars, Indiana Jones, Monkey Island gibi serilerden de tanıdığımız Peter McConnell üstleniyor ve bir kez daha beğenimizi kazanıyor. Oyunda karakter seslendirmelerinden ziyade, hikaye bir anlatıcı yoluyla sizlere aktarılıyor ki bu da size bir filmin içindeymişsiniz havasını veriyor.
Valiant Hearts: The Great War, II. Dünya Savaşı’nı konu alan ve vur-kır-parçala yapımların yanında hilaye anlatımıyla, iki boyutlu ve sanatsal dünyasıyla, karakterleriyle ve bu karakterler arası etkileşimi ile ve son olarak da hepsini harmanlayan müzikleriyle size yer yer hüzün dolu, yer yer aksiyon dolu anlar yaşatıyor.
Editörün Notu: Bu tarz yapımları görünce bizim şanlı tarihimizin, zorluklarla kazanılan başarılarımızın, kaybedilen hayatlarımızın neden bu şekilde anlatılmadığını düşünerek hayıflanıyor insan. Orada kaybedilen hayatların, biz var olalım diye hayatlarını, vücutlarını mermiye siper eden insanlarımızın varlığını kalbimizde unutmasak da yeni nesillere bir şekilde hatırlatmak, öğretmek için bu tarz yolların da seçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Kitap okumayan, tarihi sıkıcı bulan genç arkadaşların belki de oyun yoluyla ama oyun olmadığını bilerek bazı şeyleri öğrenmesi çok daha kolay ve akılda kalıcı olacaktır diye düşünüyorum.